6 Ağustos 2010 Cuma

Geçmiş, gelecek, şimdi..

Saat sabaha karşı dört...Uyuyamadım, son iki saattir hiçbir şey yapmadan sadece düşünüyorum.Hava sıcaktan çok yapış yapış, dışarıdan gelen köpek ulumaları, cırcır böcekleri ve kurbağaların sesleri eşliğinde uzandım, sadece düşünüyorum...Geçmiş, gelecek, şimdi içiçe geçmiş sanki...



Üniversiteyi kazandığım yaz yine böyle sıcaktı.Sınav sonuçları açıklanınca Kadıköy’e gitmiş, annemin verdiği harçlıkla kendime bir çanta almıştım.Düz siyah kumaş bir postacı çantası.Bütün üniversite boyunca kullanmıştım, sonra koptu, parçalandı, atıldı.İnsan bir çantayı özler mi, düşünür mü? Ben özlüyorum işte.O çanta umutların, bozulmamışlığın, hayal kırıklığına uğramamışlığın, basit ama kararlı duruşun bir sembolü gibiydi benim için sanırım...Sonra hayatta karşıma çıkan her durum karşısında bir savunma geliştirdim, yapıştırdım ruhuma, bedenime ki daha güçlü, daha akıllı, daha başarılı olayım.Ama bütün o savunmalar, etiketler ağırlık yapmaktan başka işe yaramadı, hantallaştım, köhneleştim, olmak istemediğim birine, varmak istemediğim bir yere son sürat gitmeye başladım.

Neyseki farkettim.Her geçen günün bir öncekinden daha kötü olduğunu bir çeşit can acısına benzer bir acıyla anladım.Bu nedenle bir süre önce kendi kendime kararlar aldım.Bu etiketlerden, ağırlıklardan, önyargılardan, zorunluluklardan, elalem ne derlerden sıyrılmaya niyetliydim. Aldığım kararları uygulamak, karar almak kadar kolay değil, olmayacağını biliyorum.Bu yüzden sadece biraz yavaş ilerliyorum, telaşlanmamalıyım...

Son iki saattir düşünüyorum, insan aklının sınırlarında, hız limitlerini ihlal ede ede, kâh geçmişe kâh geleceğe yol alıyorum.Sonra bir an geliyor, aklımın sınırları ölümün ötesine geçemiyor, herşey bitecek birgün bu kadar yorma kendini diyorum...Aklıma lise yıllarım ve çılgın gibi dinlediğim Guns ‘n Roses şarkısı geliyor, Just live and let die !
Bir çeşit serbest uçuş düşünmek, kimbilir o şarkıdaki bir kelimeden hangi anıya veya hangi hayale yol alacağım? Yoruldum, bilemiyorum...



Yazmaya başladım aklıma gelenleri, elim çok yavaş ve kafamın içindeki kelimelerim çok yetersiz.Hatta kendi başına çok vasat ve anlamsız bir çaba gibi bunları yazmak ve paylaşmak istemek.Fakat biliyorum, birbirini hiç tanımayan ve internet denilen ağ olmasa belki de hiç tanımayacak onlarca insan fikirlerini, anılarını, esprilerini, zevklerini, hayallerini, sıkıntılarını, okuduklarını, gördüklerini paylaşıyorsa şu anda bilmediğimiz ve henüz anlayamadığımız daha büyük bir anlamı/sonucu olacaktır bunun.Umarım... Bilemiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder