3 Mayıs 2010 Pazartesi

La Dolce Vita

Hafta sonu yollara düştük.Kadıköy'de arabayı bırakıp, vapura atladık.Vapurda çay simit eşliğinde denize baktık, ısınan Boğaz havasını doya doya içimize çektik.Mısır Çarşı'sını geze dolaşa Sirkeci'ye vardık.Fotoğraf makinemi satın aldık.Hızımızı alamadık Topkapı Sarayı'na yürüdük, gelmişken orayı da gezdik.

Fotoğraf hevesim had safhada ama henüz çok acemiyim.İstediğim, hayal ettiğim çekimleri yapmaktan fersah fersah uzağım.Yine de elime makinemi alıp, çiçek böcek peşinde koşmak, ilk derslerde öğrendiğim (denemelerden sonra öğrenemediğimi farkettiğim!!) şeyleri denemek çok güzel geldi.







Bu aralar hiç kitap okumamak, hiç plan yapmamak, evi toplayamamak, yemek yapamamak, ders çalışmamak gibi sorunlarım var.Bu sorunlarımı kafaya takmadan spor salonuna gitmek, duş almak, kanepeye uzanıp yün battaniyemin altında pineklemek, TV'deki evlilik programlarına göz atmak, Anjelika Akbar'ı dinleye dinleye uzun uzun yürümek, Ebru Şallı'yla pilates yapmak çok daha güzel geliyor.Bu yaşta çocukken uzun yaz günlerindeki gibi özgür ve mutlu hissedebilmek, başkalarına biraz tuhaf mı görünüyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder