17 Ocak 2010 Pazar

Aret Vartanyan-Bir Nefes İstanbul

‘Eğer kalabalıktaysan ama yalnızsan, herkese çok yakınsan ama bir o kadar da uzak, gülümsüyorsan içinde derin, buruk bir boşluk varken. Yapacak çok şeyin varsa fakat hepsini yapacak kadar vaktin olmadığını düşündüğünden her şeyi yarım bırakıyorsan... Ben de senin gibiyim, belki de seninle duruyorum, yanında ya da yanında hissedeceğin bir yerde. Şimdi sana beni anlatacağım ya da bendeki seni.
Şimdi ben buradayım. İki elinin arasında tuttuğun kitapta değil, kafandayım, orada yarattığında... O her nasılsa ve ne yapıyorsa ben oradayım. Bu bir tesadüf değil, anlayacaksın. Benden alabileceklerini, sonrasında aldıklarını sadece sen bileceksin. Bu bir başlangıç...
Yüreğinin sesini duyuyorum, arayışını biliyorum. Bedenimi, ruhumu sonuna kadar açtım. Ruhum benim liderim. Yaşamın hesap defterini kapatıp, izlemek yerine yaşamaya başladığın an neleri hissedeceğini hissetmek, benim varoluşumun ta kendisi...
Gel hadi anlatacağım, sonra da gideceğim.’

‘Bu kez seninle İstanbul'u ve İstanbul'daki seni, beni yaşıyoruz. Yolculuğumuzun tanıkları var bu kez. İstanbullular ve İstanbul'da yaşayan farklı renkler... Ermenisi, Rumu, Kürdü, Musevisi, Alevisi, Hıristiyanı; zengini, yoksulu, muhafazakârı, marjinali... Onlarca renk, onlarca doku... Bu satırlar, bazılarının ütopya dediğinin küçük bir yansımasının, umudunun romanını yaratıyor. Birarada yaşayabilmenin hikâyesini...
İstanbul'un sokaklarına karışırken senin, benim, yaşamlarımızın, aşklarımızın, içimizde kalanların, hayallerimizin, korkularımızın, umutlarımızın, yalnızlığımızın, hayat mücadelemizin, yeni binyılın insanlarının gelgitlerinin arasında dolaşıyoruz. İstanbul, Türkiye, dünya, “sen”sin, “ben”im, “biz”iz... İnandığım tek gerçek bu.
İstanbul öyle bir şehir ki; hiçbir kitap seni bu şehir kadar besleyemeyecek, hiçbir müzik ruhunu bu kadar dolduramayacak, hiçbir öğreti sana bu kadar yakın gerçek(çi) gelemeyecek, hiçbir koku bu kadar zihninde yer edemeyecek...
Ben sadece bir nefes çektim içime dolu dolu... Şimdi o nefesi, sayfalara bırakıp, seninle paylaşıyorum...’



Uzun zaman once, D&R’da rutin dolaşmamı yaparken, rafta Sen ve Ben isimli bir kitap gördüm.Kitabı biraz karıştırıp, rastgele sayfalarını okuduğumda çok beğenmiştim ama o dönemde elimde birikmiş bir dolu kitap olduğundan almamıştım.Sonra unuttum.Başka kitaplar girdi araya..

İzmir’e gitmeden once, yolda okumak için kitap bakarken bu defa rafta Bir Nefes İstanbul’u gördüm.Hemen çekti kitap beni, yolda okumak üzere aldım.Günümüz yazarlarının tuhaf bir handikapı var, biz okurlar hem klasiklerin vakarını istiyoruz hem de modern insanın sorunlarına değinsin, bize gündelik hayatımızla ilgili de ayna tutsun istiyoruz.
Aret Vartanyan bu romanında, hem ilk insandan bugüne kadar bütün insanlığın sorguladığı genel soruları romanın kahramanının ağzından sorgulamış ve yanıtlar aramış.Hem de bugünün insanının yüzleştiği sorunları , İstanbul’un iyi ve kötü yüzünü, Türkiye’de azınlık olmanın yarattığı ruh dünyasını, kapitalizmin hepimizi cezbedici yönleri ile hepimizi bunaltan ikilemini, kadınerkek ilişikilerindeki yozlaşma ve arayışı çok güzel şekilde anlatmış. Yazarın anlatımı da okuyucuyla karşılıklı konuşur gibi, kolayca akan giden bir kitap..


Şimdi en kısa zamanda Sen ve Ben’i okumak istiyorum.Onun da çok iyi olduğuna hiç şüphe duymuyorum.

Sevgiler

2 yorum:

  1. SEN ve BEN daha da SENinle konuşur gibi, okuyalım, okutalım!(=

    * Koç kadınlarının Aret'in kitaplarını daha çok sevdiğine dair bir saptamam var ayrıca..

    YanıtlaSil
  2. Aret'in yeni kitabı Yırtık Ruhlar çok yakında geliyor, okumak için sabırsızlanıyorum :)

    YanıtlaSil